5 Aralık 2009 Cumartesi

Aşk ve Elif Şafak üzerine

Aşk, romansı bir anlatımla dünyevi ve manevi aşkı aynı düzlemde harmanlama çabası. Tabii ki harmanlanamamış. Harmanlanabilmeside mümkün değil. Elif hanım çok iyi hazırlanmış. Bir ropörtajında da bahsettiği üzere tasavufa meraklı, akedemisyenliği sebebiylede derin araştırmalara antrenmanlı, çok yönlü bir hanımefendi. Bunca hazırlığın, anlama çabasının içinden nasıl olduda bir buçuk milenyumluk tasavvuf, sufiliğe dönüştü işte bunu anlamak zor. Hele ki avrupai medeniyetin sufiliği islamdan uzaklaştırma çabasına yenik düştü bunu anlayabilmek çok zor. Bazı yerlerde özellikle dem vurulduğu üzere anadolu sufi geleneği sadece, mevlevilikle,melamilikle,aczmendilikle yani Hz. Ali(K.A.V) sülukundan, terbiyesinden,geleneğinden gelen bir öğreti gibi tanıtılamaz. İslam tasavvufu iki koldan gelmektedir. Peygamber efendimiz (S.A.V) Hazretlerinden sonra Hz. Ebubekir Sıddık (R.A) ve Hz.Ali(K.A.V) İle iki koldan yürümüştür. Bu süre zarfında usulde küçük değişimler olsada esas değişmemiştir. Esas ta İslam Şeriatıdır. Sünneti seniyyedir. Gayrısı düşünülemez. Bu yolda yürüyenler peygamberimizin(s.a.v) edebiyle ahlakıyla edeplenir ve kıl kadar sünnettende Kuran danda uzaklaşmazlar.
İster sema etsinler, ister gizli zikretsinler, ister üstlerini başlarını yırtsınlar ezanı muhammediyeyi duydularmı her müslüman gibi namaza koşarlar. Koskoca eserde namaza dair bir tek satır vardı ki bu kadar zaman tasavvufa merakı olan bir yazarın bu konudaki ihmali gerçekten üzücü. Tasavvuf ehli her konuda islamın gereklerine diğer insanlardan fazla dikkat gösterirler. Her konuda edeplidirler. Yaptıkları her şey hazreti Rahmanın rızasına erişmek üzeredir. İsimleri ne olursa olsun hangi hocanın terbiyesinde olurlarsa olsunlar tek amaçları rıza-i lillahtır.
Aslında elif şafak hanımefendiyide anlamaya çalışıyorum. Günümüz Türkiyesinde, ön yargı o kadar çok ki, birazcık söyleminiz islami değerlere kaçsa hemen damgalanır, etiketlenir hatta fişleni verirsiniz. Belkide başka bir zamanda, başka bir romanda gerçek cevheriyle tanışma şansımız olur.
Bu kadar yazdıklarımdan sonra belki şaşıracaksınız ama ben aşk romanını beğendim ve zevkle okudum. Bazı yerleri geçiştirilmiş bulsamda sonuçta bir çok işin ehlinden daha fazla insana oluşabildiğinin farkındayım. Etrafımda ki bir çok ön yargılı insanın zevkle Şems-i Tebrizi hz lerinden bahsettiğini duymak güzeldi.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Musibet üzerine bir hadis-i şerif

Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı şunları söylerken işittim:

"Kendisine bir musibet gelen müslüman Allah'ın emrettiği: "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci'ün, allahümme ecirni fi musibeti vahluf li hayran minhâ. "Biz Allah'ınız ve ancak O'na döneceğiz. Bana bu musibetim için ücret ver. Ve bana bunun arkasından daha hayırlısını ver'' derse Allah o musibeti alır ve mutlaka daha hayırlısını verir."

Ümm-ü Seleme der ki: "Ebu Seleme (radıyallahu anh) vefat ettiği zaman ben: "Ebu Seleme'den daha hayırlı olan hangi müslüman var? Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ilk hicret eden hâne, onun hânesiydi'' dedim. Ben bunu söyledikten sonra Allah, onun yerine bana Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı verdi. Şöyle ki: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana Hâtib İbnu Ebi Belte'a'yı göndererek kendisi için beni istetti. Ben: "Benim (küçük) bir kız çocuğum var, ayrıca ben kıskanç bir kadınım. (Resulullah'ın ise birçok hanımı var, imtizacsızlıktan korkarım)'' diye cevap verdim. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Kız çocuğuna gelince, Allah'a dua ederiz, onu kendisinden müstağni kılar, kıskançlığı için de Allah'a gidermesini dua ederim'' buyurdular.''

MüsIim, Cenâiz 3, (918); Muvatta; Cenâiz 42, (1, 236); Ebu Dâvud, Cenâiz 22, (3119); Tirmizi, Da'avât 88; (3506).

10 Eylül 2009 Perşembe

üç sahabenin garip hali

Abdullah ibni Şeddad (ra) anlatıyor:Beni Uzre kabilesinden üç kişi Resulu Ekrem sallallahü aleyhim ve sellem'in huzuruna gelip Müslüman olurlar. Bunlar yoksul insanlardı. Peygamber Efendimiz (sav):-Benim adıma, bunların geçimini kim üzerine almak ister? diye sordu. Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Hz. Talha bin Ubeydullah (ra):-Ben alırım, dedi.Onlarda Talha'nın (ra) yanında kalmaya başladılar. Bunlardan biri, Hz. Peygamberin gönderdiği bir askeri birliğe katıldı ve o seferde şehit oldu.İkinci sahabe uzun bir müddet sonra başka bir seferde şehit düştü.Ve üç arkadaştan ikisi şehit olmuştu. Üçüncü sahabe ise savaşta değil, daha sonraları rahat döşeğinde öldü.Talha bin Ubeydullah (ra) sözüne şöyle devam eder:Bir gece rüyamda bu üç kişinin cennete girdiğini gördüm. Ama garip olanı şuydu. Arkadaşlarından sonra rahat döşeğinde ölen adam en öndeydi. Onun arkasında şehit olan ikinci adam duruyordu. İlk şehit olan ise en arkadaydı.Gördüğüm bu hal zihnimi meşgul etti. Ben de Rasulü Ekrem'e (sav) giderek rüyamı anlattım. Allah'ın elçisi bana şunları söyledi:-Bunun neyini anlamadın, Talha? Allah katında en faziletli kimse, Müslüman olarak uzun bir hayat süren ve Sübhanallah, Allahü Ekber, Lailaheillallah diye Allah'ı çokça zikredendir. En son ölen uzun yaşadığı yıllarda oruç tuttu, namaz kıldı. Daha fazla ibadet etti. Diğerlerinden farkı budur.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Berat kandiliniz mübarek olsun.

Büyük âlimler berât gecesini çekirdeğe benzetmektedir. Bir yıla ait bütün hayat programının şifrelerinin yükletildiği cip ‘çip'e benzer bu kandil. Çünkü bu gecenin beş önemli özelliği vardır.
1)- Bütün hikmetli işler bu gece planlanır
2)- Bu gece yapılan ibadetler diğer vakitlere göre kat kat sevaplı olur.
3)- Bu gece inen ilahi rahmet bütün kainatı kuşatır.
4)- Allah'ın affı ve bağışlayacağı bu gece daha cömert olarak her tarafa yansır.
5)- Sevgili Peygamberimize bu gece tam bir şefaat yetkisi verilmiştir.
Razı'nın verdiği bilgiye göre;
Bu konuda ibn Abbas (ra) çok detaylı bilgi verir:
O şöyle der: Bu yıldan gelecek yıla kadar meydana gelecek olayların hepsinin bilgisi ayrı ayrı meleklere verilir.
Melekler de bu bilgileri deftere yazarlar. Rızıklar, eceller, fakirlik, zenginlik, doğumlar ölümler hep bu esnada kayıt altına alınır. Hatta o yıl hacca gideceklerin sayıları bile takdir olunur. Herkesin bir yıllık kader çizgisi o gece kaydedilir- bilgisi meleklere iletilir. Mesela rızıkla ilgili bilgiler Hz. Mikail'e verilir. Savaşlarla ilgili defterler Hz. Cebrail'e verilir. Amellerle ilgili (kulların yapacağı ibadetler vs.) Hz. İsrafil'e verilir. Ölümler ve musibetlerle ilgili bilgiler Hz. Azrail'e verilir.
Bu defterlerin düzenlenmesi berât gecesi başlar, kadir gecesi tamamlanarak sahiplerine emanet edilir. (Hülasâtü'l Beyan 13,5251)
Tefsir âlimleri Duhan suresinin 2, 3, ve 4. ayetlerinin berât gecesine işaret ettiğini söylüyorlar.
Bu ayetlerin meali şöyledir. “O apaçık kitaba and olsun ki, biz O'nu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz O'nunla insanları uyarmaktayız. Bütün hikmetli işler o gecede terfik olunur.” (Gerçi âlimlerin çoğu bu ayetler kadir gecesine işaret eder derler ama bir kısmı da bu ayetler berât gecesini anlatır derler.)
Yine İslam bilginlerine göre Kuran-ı Kerim ‘levh-i mahfuz'dan (korunmuş mekândan) dünya semasına berât gecesine toptan indirilmiştir. Kadir gecesinde ise Sevgili Peygamberimize parça parça indirilmeye başlanmıştır.
Denir ki, kişiye ödediği vergiler karşılığında nasıl ‘Vergi borcun yoktur' şeklinde berât, aklanma yazısı veriliyorsa bu gece de iyi kullara yüce Allah tarafından böyle bir kurtuluş belgesi yazılır. Onun için bu geceye “rahmet gecesi, belge gecesi” de denilmiştir.
Yine denilir ki namazda döndüğümüz kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan Mekke'deki Kâbe yönüne çevrilmesi de yine bu gecede gerçekleşmiştir. Bu olay hicretin ikinci yılı, berât gecesi meydana gelmiştir.
Hz. Aişe (ra) bu geceyle ilgili anlamlı bir hatırasını nakleder. Der ki: Bir berat gecesi uyandığımda Hz. Peygamberi yatağında bulamadım. Aradım, yoktu. Neden Sonra gecenin zifiri karanlığında onu Medine mezarlığında (Bâki Mezarlığı) buldum. Başını göğe kaldırmış ha bire dua ediyordu. Neden sonra mübarek bakışlarını indirip bana baktı ve şöyle buyurdu: Aişe biliyor musun, Yüce Allah şaban ayının on beşinci gecesi, berât gecesi dünya semasına rahmeti ile yansır ve Ben-i Kelb (hayvancılıkla tanınmış bir aşiret ismi) kabilesinin koyunlarının sayısınca insanı mağfiret eder. (Tırmızi Savm. 39)
Bu gece neler yapalım
Bol bol Kuran-ı Kerim okuyalım. Meal ve tefsirine bakalım. Yüce Allah'ı analım. O'nun zikrini yapalım. Bol bol tevbe edelim. Bağışlama dileyelim. Kaza namazı kılalım. Bu gece kılınması bazı kitaplarda tavsiye edilen yüz rekatlı namazla ilgili rivayetler çok sağlam değildir. Hatta bazı âlimlere göre bid'attır. Onun yerine bol bol kaza namazına yönelelim. Büyükleri arayalım. Ellerini öpelim. Eşimize küçücük de olsa bir hediye götürelim. Zira Hz. Peygamberin deyimiyle; kişinin hanımına uzatacağı (ağzına uzatacağı) bir lokma yemek bile ibadettir.
Gelin bu gece aklanalım, sadece lafla değil, Allah'ın yanında.
Sn. hatipoğlundan alıntıdır.

31 Temmuz 2009 Cuma

Sn.hatipoğlunun bu haftaki yazısından bir alıntı..

Sevgili Peygamberimiz (sav) yakın dostu Hz. Ebubekir (ra) ile oturuyorlar. Medine’nin sıcak bir günü. Biraz sonra içeriye bir adam girer.Etrafına baktıktan sonra Hz. Ebubekir’in (ra) yanına oturur. Ve hemen çirkin sözlerle Hz. Ebubekir’e saldırmaya başlar. Hakaret eder, küçümsemeye çalışır, tacizde bulunur. Hz. Ebubekir (ra) sabırla dinler. Olaya şahit olan Hz. Peygamber (sav) bu saygısız insanın haddi aşan çirkin sözlerinden rahatsız olsa da bir an için susar. Adam nerede olduğunun, kimin huzurunda bulunduğunun farkında değilmiş gibi devam eder. Bu anlamaz adamın çirkin sözlerinden hayli rahatsız olmaya başlayan Hz. Ebubekir (ra) dayanamaz ve cevap vermeye başlar. Hz. Ebubekir (ra) sınırı aşmadan, bu terbiye sınırını aşanın terbiyesini vermeye çabalamaktadır aslında. Hz. Peygamberin (sav) huzurunda olduğunun farkında olan Hz. Ebubekir (ra) daha fazla susarsa Hz. Peygamberin (sav) rahatsız olacağını varsayar. Hz. Ebubekir’in (ra) cevap vermesi üzerine Peygamberimiz (sav) ayağa kalkar ve orayı terk eder. Hz. Peygamberin (sav) uzaklaştığını gören Hz. Ebubekir (ra) telaşlanır ve Peygamberimizin (sav) arkasından koşar. Diğer yandan da heyecan ve korku içinde söylenmeye başlar: “Ey Allah’ın elçisi. Sizi rahatsız edecek bir şey mi yaptım. Yanlış bir şey yaptıysam Allah’tan af dilerim.”Hz. Peygamber (sav) döner ve çok sevdiği dostuna şöyle buyurur: “Ebubekir! Adam sana hakaret edip sataşmaya başladığında sen sustun. O esnada Yüce Allah’ın görevlendirdiği bir melek senin adına o adama cevap veriyor, sana da dua ediyordu. Sen sustukça melek seni savunuyor adama karşılık veriyordu. Ne zaman ki, sen de cevap vermeye başladın işte o anda o melek orayı terk etti ve şeytan oraya girdi. Ben şeytanın bulunduğu ortamda durmam. Benim orayı terk etmemin sebebi budur işte.”

18 Mayıs 2009 Pazartesi

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Darıcalı Abdullah efendi

Ali Haydar Ahıskavi (K.S) hazretlerinin talebesi ve bölgemizdeki halifesi Darıcalı Abdullah efendi,
Yine Efendi babamızın öğrencilerinden Saatçi Hüseyin Hoca Efendi, Halil Efendi, Hasan Kanar efendi, Saadettin ağabeyimiz, Hacı Muhterem efendi, İbrahim Ağabeyimiz